Kayıtlar

Ocak, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Herkes Biliyor

  Hayatım boyunca hep sistemin dışına itildim çünkü hiç bir zaman kabullenmemiştim ancak şimdi intikam alacağım.Hepsinin hesabını soracağım.Cehennemden gelen seslerin vücuduma temas etmesi ile yöneliyorum hedefime.Bıçağımın güzelliği ile kör olmuş durumdayım.   Hep bedenini sevdim.Yaşama sevincinin akışına hayran kaldım ama şimdi görüyorsun ki zarları attım.Kazanacağım biliyorsun.Zarların hileli oluşunu da biliyorsun.Kaybettiğim her taşta beni durdurman zorlanıyordu.Ne kadar daha dua etmeliydim bu gece için.   Kapını çalıyorum, korku ile açıyorsun.Gözlerin bu sefer gülümsemiyorlar.Evet , düşüncelerini beğenmiyorum ancak bu kişisel bir sorun değil.Beni yalnız bırakıp gittiğin zerre umrumda değil sadece boğazından akacak olan kanı görmek istiyorum.Seni dünyadan sildikten sonra ne yaparım bilmiyorum aslında.   Gerçekten bedeninin içindekileri dışarı çıkarmam gerek.Çünkü beni en başından beri ateşleyen de ruhun.Kuzenin var , hep anlattığın, onun da hesabını ...

Sonsuz Adak veya Donmuş Ay'ın Temsilcileri

    Loş ışıkların aydınlattığı kaldırımlar, gece vakitleri yolları arşınlayan insanların en yakın dostları olurlar.Bundan dolayıdır ki gece insanın en yakın dostudur.Kutsal olan bundan dolayıdır ki gecedir.Boşuna mı över Novalis geceyi bu kadar dolu dolu ; bu kadar şehvetli.Boşuna mıdır bunca yakarışların adandığı şey?Donmuş Ay’ın gölgesi dünya üzerine vurduğunda olacak olan değil midir sadece gece?     Kutsal olan her zaman göz önünde olandır .Bundan dolayır ki sakrementler sadece herkesin şahitlik ettiği ritüellerden ibarettir.Güneş’in battığı vakit , dökülen kanlar işte bu yüzden en az iki kişinin şahitliği olduğu vakit adak sayılır. Unutulmuş zamanların birinde üç adam karanlığın kuşattığı bir sokakta, yere çizdikleri pentagramın çevresinde durmuş , adaklarını adıyorlardı.Dökülecek olan kanların hepsi onların tapındığı içindi.Önce içlerinden birisi , pentagramın ortasına geldi.Şöyle mırıldandı: “Batışını gördüm Dirilişini hissettim Zam...

Mor

      Akan nehirlerle dolu vadiler.Hepsini kucaklayan uçsuz yeşillik ve yeşilliğin içerisine gömülmüş olan sarı tarlalar.Yağmur vakti ne kadar da hüzürlenir bu mutlu tablo.Gökyüzü ağladığında kargalar yolculuklarına başlarlar.Bu yolculuğun varacağı bir yer yoktur çünkü aynı noktaya geri döneceklerdir.Yolculukları sırasında bir çok olaya tanık olurlar ki göklerdeki babalarına bunu iletebilsinler.İletebilsinler ki göklerdeki baba ağlamayı bıraksın.      Mavi adında bir çiftçi vardı buralarda.Onun bir de eşi vardı.Eşi Kızıl Hanım her sabah erkenden kalkar uzun,dalgalı, turuncu saçlarını tarar, kırmızı gömleğini giyer, tarlasına çalışmaya giderdi.Kocası ondan erken kalktığından Kızıl Hanım tarlaya vardığında Mavi çoktan orada olurdu.Bütün insanlıktan kendilerini uzaklaştırmış olan bu çift, hayal ettikleri hayatı yaşıyorlardı.      Mavi, ufak ama hünerli ellere sahipti.Kızıl Hanım da Mavi’den aşağı kalmazdı hani.İşleri...